Borsa İstanbul için İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diplomasının iptal edilip gözaltına alınmasının ardından tutuklanması önemli bir dönüm noktasıydı.
İki yıldır yüksek faize katlanılarak yürütülen ve tam enflasyondaki düşüş ve faiz indirimlerinin başlaması ile katlanılan bu sürecin meyvelerinin alınacağı bir döneme denk gelen operasyonların ardından özellikle yabancı yatırımcıların sert satışları bir yandan döviz rezervini 55 milyar doların üstünde düşürürken diğer yandan borsaya da yüzde 17’lik kan kaybı getirdi. Merkez Bankası’nın döviz rezervindeki erimeyi önlemek ve kurdaki atağı önlemek için yükselttiği faizlerin de etkisi ile bu süreç 2 Haziran’a kadar sürdü.
Borsacılar açısından bu dönem için tam her şey bitti derken imdada mayıs ayı enflasyonu yetişti. Beklentiler aylık yüzde 2 ve üstüyken yüzde 1.5’luk enflasyonun ardından her şey adeta tersine döndü. Borsa son 3 günde yüzde 7,2 yükseldi.
Tabii ki temel beklenti yeniden enflasyon düşecek ve Merkez Bankası faizleri yeniden indirmeye başlayacak şeklindeydi. Peki borsayı ve dolayısıyla piyasaları destekleyen başka unsurlar da var mı? Borsa endeksinin yıllık yüzde 3,3 ve yılbaşından bu yana yüzde 1,74 ekside olduğunu da hatırlatarak devam edelim.
İkinci önemli etken global ekonomik gelişmeler kaynaklı. Dünya ekonomisinde zaten bir süredir var olan resesyon korkusu emtia yani mal fiyatlarını aşağı çekiyor. Bunların başında da petrol geliyor. Net bir enerji ve emtia ithalatçısı olan Türkiye’ye bu durum çok yarıyor. Cari açığın düşmesini sağlıyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, petrol fiyatlarının çıktığı 115 doların üstünden 67 dolara kadar düşmesinin Türkiye’ye yıllık katkısının 6 milyar dolar olduğunu hesapladıklarını söyledi.
Diğer önemli madde Euro/dolar paritesi. İkinci kez ABD Başkanı seçilen Donald Trump’ın Çin ve Avrupa başta ülkelere getirmeyi planladığı yüksek oranlı gümrük vergilerinin ABD’de enflasyon yaratacağı beklentisi doları başta Euro olmak üzere diğer paralara karşı zayıflatıyor. Euro’nun dolara karşı değer kazanması ile ürünleri dolar ile ithal edip, Euro ile ihraç eden Türkiye’nin işine yarıyor. Buradan elde edilen kazancın da 4 milyar dolar olduğu hesaplanıyor.
Üçüncü önemli nokta 19 Mart’tan sonra sert düşen Merkez Bankası döviz rezervinin yaklaşık 20 milyar dolarının geri toplanması. Merkez Bankası verilerine göre borsada yabancı payının küçük de olsa artması, dipten toparlanmaya başlaması da borsanın destekçilerinin olduğunu gösteriyor. Dün 370’i gören Türkiye kredi risk priminin (CDS) 300’ün altına gerilemesi ve Merkez Bankası’nın 100 milyar liralık repo ihalesi ile tahvil faizlerinin sert düşmesi de borsacıların umudunu körükledi. 19 Mart sonrası yüzde 35 üstünü görerek tarihi rekor kıran 10 yıllık Türkiye tahvil faizleri yüzde 32,81 ile son 1 ayın en düşüğüne geriledi. Repo ihalesi aynı zamanda faiz indirimi sinyali olarak algılandı.
Ancak terazinin diğer kefesinde önemli olumsuzluklar da bulunuyor. Bunlardan ilk tabii ki yüksek faiz. Bileşik getirisi yüzde 60’ı geçen faiz yatırımcıların borsaya gelmesini engelliyor. Diğer yandan borsacıların kredi alarak işlem yapmasını olanaksız kılıyor. Yüksek faiz şirketlerin finansman maliyetini artırarak karını eritirken diğer yandan talebi, ekonomik aktiviteyi düşürüyor yani satışlarının azalmasını sağlıyor.
Diğer önemli sorun yerinde sayan kur. Bir çoğu ihracatçı olan borsa şirketlerinin maliyeti Türk Lirası geliri döviz olunca karları önemli oranda etkileniyor.
Piyasanın karşısında duvar gibi duran son iki risk ise daha hayati. Bunlardan ilki iç siyaset. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılan operasyonların artarak sürmesi halinde geçmişte gördüğümüz hareketlerin tekrarlanma olasılığı mevcut. Diğer önemli risk ise global ekonomi kaynaklı. Zaten bir süredir var olan durgunluk korkusuna bir de şu anda Trump’ın gümrük vergileri riski eklenmiş durumda. Bu durum Türkiye’yi doğal olarak ihracat kanalıyla olumsuz etkileyeceğe benzerken diğer yandan ABD’ye ürün satamayan Çin şirketlerinin hem Türk şirketlerinin pazarlarında hem yurtiçinde rakip olması beklentisi de borsa şirketleri açısından önemli bir olumsuzluk içeren olasılık.