Cevdet Yılmaz, “Sürdürülebilir Yaşam ve Akıllı Şehirler” temasıyla Çırağan Sarayı’nda düzenlenen 7. İstanbul Ekonomi Zirvesi’nde yaptığı konuşmada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde ekonomide belirsizliği azaltacak ve öngörülebilirliği artıracak çalışmalara hız verdiklerini söyledi.
Mayıs ayındaki seçimlerle siyasi anlamda belirsizliğin ortadan kalktığını kaydeden Yılmaz, hazırladıkları 5 yıllık kalkınma planı ve Orta Vadeli Program (OVP) ile politika belirsizliklerini ortadan kaldırdıklarını anlattı.
Yılmaz, “Merkez Bankamız güncellenmiş para politikasını hayata geçirirken, diğer yandan maliye politikalarını depremin, afetlerin ortaya çıkardığı ekstra harcamalara rağmen disiplini elden bırakmadan devam ettiriyoruz. Bir diğer yandan da yapısal reformlarla bu tabloyu tamamlamış oluyoruz.” diye konuştu.
Yılmaz, Türkiye ekonomisinin 20 yılda yıllık ortalama yüzde 5,4 büyüdüğünü vurgulayarak, şöyle devam etti:
“Dünyanın aynı dönemdeki büyüme ortalaması 3,6 olarak gerçekleşti. Türkiye ekonomisi 20 yıllık süreçte yıllık ortalama 1,8 puan dünya ekonomisinin üzerinde bir büyüme performansı gerçekleştirdi. ‘Bir yıl için bu puan çok yüksek değil, önemli değil’ diyebilirsiniz ama 20 yılda böyle bir performans gerçekleştirdiğimizde işte asıl farkı oluşturan bu. Bu küçük gördüğümüz farklar yıllar itibarıyla birikimli olarak çok önemli bir yere getiriyor ülkeleri. Türkiye de şu anda dünyanın 17. büyük ekonomisi konumunda nominal dolar bazında. Bu yıl 2023 yılında ekonomimizin 1,1 trilyona yakın bir büyüklüğe ulaşmasını bekliyoruz. Geçen yıl 905 milyardı. IMF verilerine göre 17. büyük ekonomi konumunda olacağız. Şu anda 12 aylık geriye gittiğimizde zaten bunu yakalamış durumdayız. Bundan daha ötesi satın alma gücü paritesine göre Türkiye dünyanın 11. büyük ekonomisi konumundadır.”
Yılmaz, yatırımın çok daha düşük maliyetle mümkün olduğu dönemde Türkiye olarak büyük yatırımlar yaptıklarını hatırlatarak, “Bugün aynı yatırımları yapmaya kalkışırsanız, çok daha büyük maliyetlerle ancak başarabilirsiniz dünyadaki bu maliyet artışlarıyla birlikte. İyi ki yapmışız, keşke daha fazla yapsaydık.” dedi.
Yatırımlar zemininde ekonomiyi büyütmeye devam edeceklerini belirten Yılmaz, şunları kaydetti:
“Bu yılın 9 ayında 4,6 büyüme kaydettik. Dünyanın yüzde 3’ler civarında büyümesi öngörülen bir dönemde 4,6 bir büyüme sağlıyoruz. Depreme rağmen, ekonomide enflasyonu düşürmeye dönük aldığımız tedbirlere rağmen büyümemizi de belli bir hızla devam ettiriyoruz. İşsizlik oranı yüzde 8,9. Tek haneli rakamlarda bir işsizliğimiz var. 5 yıllık kredi risk primi CDR oranları izlediğimiz para politikası, maliye politikası ve sağlanan siyasi güven ve istikrar ortamında son 2,5 yılın en düşük seviyelerine inmiş durumda. Şu anda 330’lar civarında. Bu yılın mayıs ayında 700’lere kadar yükselmişti. Şu anda oldukça düşük bir seviyeye gelmiş. Ama bu da yetmez, bunu daha ileri noktalara taşıyacağız.”
Cevdet Yılmaz, enflasyon gerçeğiyle karşı karşıya olduklarını ve bunu unutmadıklarını vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birinci önceliğimiz enflasyonu makro ekonomide aşağıya çekmek, makro finansal istikrarımızı güçlendirmek. Bu çerçevede güçlü bir şekilde enflasyonla mücadeleye başlamış durumdayız. Normalde yaz aylarında enflasyon daha düşük olur mevsimsel etkiler nedeniyle, sonbaharda daha yükselir. Bu sene tam tersini yaşıyoruz. Yaz aylarında kur artışı, başka birtakım etkilerle enflasyon oldukça yüksek geldi. Aldığımız tedbirlerin etkisiyle sonbaharda mevsimsel koşullar aleyhte olduğu halde enflasyonun aylık bazda oldukça önemli oranda düştüğünü görüyoruz. Yüzde 3 küsur düzeyine gelmiş durumdayız. Çekirdek enflasyon dediğimiz daha önemli bir gösterge var. Orada yüzde 2’nin altına inmiş durumdayız. Enflasyonla mücadelemizin aylık etkilerini görmeye başladık. Yıllık etkiyi ise 2024’ün ortalarından itibaren görmeye başlayacağız. 2024’ün ortalarından itibaren enflasyonda belirgin şekilde düşüş gerçekleşecek.”
Merkez Bankasının yeni bir politika izlediğini belirten Yılmaz, bunun sonuçlarını rezerv rakamlarında görmeye başladıklarını anlattı.
Merkez Bankası brüt rezervlerinin mayıs ayında 98,5 milyar dolara kadar düştüğünü anımsatan Yılmaz, “Dün itibariyle bir açıklama oldu 140 milyar doları aşmış durumdayız. Bu da Türkiye için bir rekor. Tarihimizde hiç bu seviyeye gelmemiştik. Merkez Bankası rezervlerimizde büyük bir artış oldu. Bunun için Merkez Bankası yönetimimizi, politikalarımızı tebrik ediyoruz. Daha da güçlendireceğiz rezervlerimizi.” şeklinde konuştu.
Yılmaz, bir taraftan bütçe açığını kontrol ederken diğer taraftan da cari açığı aşağıya doğru çekme gayreti içinde olduklarını belirterek, “Son dönemlerde ciddi anlamda cari açıkta düzelme var. Yıl sonu itibariyle cari açığımız yüzde 4’ler civarına düşmüş olacak. Orta Vadeli Programımızın sonunda ise cari açığımızı yüzde 2’lere kadar düşürmeyi öngörüyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Yılmaz, bir yandan 6 Şubat merkezli depremin yaralarını sardıklarını diğer taraftan ise yeni afetlere karşı riskleri azaltıcı yatırımları öncelikli olarak gördüklerini kaydetti.
Kentsel Dönüşüm Kanunu’nun Meclis’ten geçtiğini hatırlatan Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle kurulan Kentsel Dönüşüm Başkanlığının içerisinde Marmara Bölgesi, tüm Türkiye’deki kentsel dönüşüm ve kentsel dönüşüme finansal destek sunacak şekilde 3 müdürlüğün olduğunu anlattı.
Türkiye Yüzyılı’nın en önemli unsurlarından birinin de şehircilik çalışmaları olacağını kaydeden Yılmaz, “Akıllı şehirleri sadece teknolojik bir proje olarak görmemek gerekir. Şehre dair herhangi bir unsur insanı gözetmeden ele alınırsa eksik ve yetersiz kalacaktır. Kalkınmaya da böyle bakıyoruz. İnsan odaklı bir kalkınma anlayışından yanayız. İnsanın olmadığı yerde, ekonomiden, teknolojiden, başka bir şeyden bahsedemezsiniz. Her şeyin odağına insanı koymak durumundayız. Akıllı şehri sosyal, ekonomik ve insani boyutlarıyla birlikte değerlendirmemiz gerekiyor. Bir yandan teknolojiyle buluştururken şehirlerimizi diğer taraftan tarihi, medeniyet değerlerini, kültürü, sanatı imar edemeyiz. İkisini bir arada sürdürmemiz gerekiyor. Bunu başardığımız zaman kaliteli bir yaşam ortamını sağlamış olursunuz.”
Yılmaz, bir ülkeye kalkınmış bir ülke denilebilmesi için iki ortamın düzeltilmesi gerektiğini vurgulayarak, “Birincisi yaşam ortamı, ikincisi iş ve yatırım ortamı. Bu ikisini yaptığınız zaman, insanlara yaşanabilir bir ortam sosyal anlamda sağladığınız zaman bir de iş yapma anlamında yatırım, çalışma, girişimcilik anlamında bir ortam sağladığınızda, bu iki ortam bir araya geldiğinde artık kalkınmanın formülü diyelim. Onun ötesinden bir şey yapmanıza gerek yok.” dedi.
Türkiye’de akıllı şehir uygulamalarının çoğunlukla altyapı ile ulaşım alanında ve ağırlıklı olarak büyükşehirlerde gerçekleştirildiğini belirten Yılmaz, “Ülkemizde akıllı şehir yatırımlarının ortak bir akıl ve yol haritası üzerine inşa edilebilmesi amacıyla Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planını hazırladık. Dünyada bu strateji ve eylem planına sahip 4 ülkeden biri Türkiye.” ifadelerini kullandı.
Yılmaz, AK Partili belediyelerin akıllı kent uygulamalarına geçişte öncü olmaya devam ettiklerini kaydederek, “Akıllı şehirler alanında dünyadaki teknolojiyi takip eden, tüketen bir ülke değil, bu alanda öncü olmayı, milli çözümler üretmeyi, kendi ihtiyacımızı gördüğümüz gibi dünyaya bu tür uygulamaları ihraç eden ülke konumunda olmayı hedefliyoruz. Yeni teknolojilerin pazarı değil, üreticisi olmak durumundayız.” şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, uluslararası alanda da bu inisiyatifleri her platforma taşımaya gayret ettiklerini dile getirdi.
Türk Devletleri Teşkilatının kurulduğunu anımsatan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu iş birliklerini dost ülkelerle paylaşmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımızın güçlü, tecrübeli, dirayetli liderliğinde iklim değişikliğine, afetlere karşı direnen şehirler inşa etmeyi önemli görüyoruz. Tarihi ve kültürel birikimimizle uyumlu olarak nitelikli yerleşim alanlarını geliştireceğiz. Herkes için erişilebilir kentsel hizmetlerin sunulduğu, yaşam kalitesi yüksek, dijital ve yeşil teknolojilere dayalı, akıllı, güvenli, sürdürülebilir şehirler ve yaşam ortamları oluşturmaya devam edeceğiz. Böylece kaynaklarımızı israf etmeden insanın mutluluğu, refahı, insanımızın daha güzel yarınlara ulaşması için bunları kullanmış olacağız.”